26.4.12

Zihnimden geçen her şeyi yazabilirim. Yeter saçmaladığın, ver kucağıma mesela o anlamsız kelimelerini, ben anlamlı cümleler inşa edebilirim. Önce çatısından başlarım, çünkü doğru perspektifi yakalayabilirsen ve elmalar ağaçtan, ağaç da evden büyük olmazsa eğer; sağ üst köşedeki güneşin gülen suratını kimse garipsemez.
Bak bilmiyorsan, sana öğretebilirim.
Eğer kullanmıyorsan bütün sevgi sözcüklerini alabilirim. Onlarla kendi idealar evrenimde izafiyet teorisini kolunun altına sıkıştırıp, Einstein’a “Nası koydum ama” diyebilecek kadar mutlu olabilirim.
Konuşma, ne fark eder, duyabilirim.

Sevmiyor musun?, olsun. Horluyorsun zaten, sen olmadan da uyuyabilirim.

Yok musun? Hiç mi yoksun. Olsun, “Sen Google’a bakmadan Nietzsche yazabiliyor musun?” deyip kahkahalar atabilirim.
İstesem sana gününü gösterebilirim.
Bakarsın bir şarkıya rastlarım köşeyi dönmeden, peşine takılıp çok uzaklara gidebilirim.

Bırak gitsin. Bulamaz mısın yenisini? Aşık olamaz mısın yine? Aslanlar gibi dik yürürüsün, midende kelebekler de uçuşur, pembeden bulutlar da görürsün, yediklerin de daha tatlı gelir, hayat da güzelleşir, arkadaşlar yanında hem; keyfin mutlaka yerine gelir.
Gelmez!
Aşık falan olamazsın, sen ne zaman yeniden haz etmişsin ki şimdi edeceksin!
Sıkıca sarıl, gitmesin! Bi kere de senden biri gitmesin be arkadaş! Bi kere de bitmesin!
Arkadaşlar anlamaz, sen şarap bile sevmezsin! Bırakma, bitmesin.
Yediğin her lokma boğazına dizilecek be, neyin tribindesin?
Boynun kucağına düşecek anasını siktiğim, yüzün akıp gidecek, annen bile dudak bükecek, sen hala rol mü keseceksin?
Kesme!
Bir kere olsun, eğer onu istiyorsan, yapma şu gururu, paspas ol sevdiğinin ayakları altında, istersen sus, sen istersen tek kelam etme, kapısına gitme, içip gözyaşı dökme ama eğer onu, gerçekten onu, sadece onu istiyorsan; sevmekten vazgeçme.
Unutman lazım geliyorsa, öyle diyorlarsa, yahu senin göğsünde düğümlenen dünyanın en harikulade acısını kim nereden bilsin?

Gözümün içine yine öyle baksan, yatmaz mıyım sanki yanına, sokmaz mıyım yüzümü boynuna, sarılmaz mısın bana.
Ama ben, bana ‘gel’ de istiyorum.
Çünkü bilirsin, kaybedenler böyledir. Onlar belki bir kere ama öyle büyük kaybetmişlerdir ki, ne kadar gelmek isteseler o kadar bağlanır dizleri; ne kadar çok severlerse, o kadar uzaklaşırlar, sen de yaşadın işte, iyi bilirsin.
Şimdi seni dünyalar kadar sevsem mutlu olmaz mısın? Dünyalar birkaç tanedir.
Şimdi kalkıp seni her şeyden çok istesem, hiç yalan söyleyemesem, kavga etmesem, hoşuna gitmez mi,hiç ağlamasam, boş versene köpekler gibi ağlasam.
Sevmez misin beni?
Şimdi sana gelsem, elini uzatmaz mısın sanki bana, yine çocuklar gibi şımarmaz mısın?
Korkmaz mısın, lütfen, ‘biz’den biraz korkmaz mısın!
Sana geldiğimde kollarını açıyor olman bir şey ifade etmiyor.
Ben, bana ‘gel’ istiyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder