10.7.10

evren, yıldızlar , iş , aşk ,para...

Gün geçmiyor ki karşıma çıkan gerçekten bugüne kadar iyi yerlere gelebilmiş insanların astronomiyle astrolojiyi karıştırması bitmesin…
astroloji nin insanlara daha çekici gelmesinden dolayı, ne kadar anlatmaya çalışsam da insanlar bu ikisinin farklı terimler olduğuna inanmak istemezler.
burda konu maalesef arz ve talepten ileri gelir.
televizyondaki her türlü show programında astronomi anlatılmaz. dikkat edin, kadın show programları demiyorum, kadını erkeği farketmiyor bu mevzunun. neden çünkü insanlar astronomiyi değil astrolojiyi daha çok merak eder. geleceği bilmek istemek her zaman daha çekicidir.
aşk hayatının, hayatının bugününü, yarınını, bir yıl sonrasını bilmek ister. bu yüzden zeka seviyesi fazla olmayan insanlar, tek bilgi kaynakları olan televizyondan sadece astrolojiyi görür, onu öğrenir, onu benimser ve televizyonda daha da astroloji görmek isterler. sonra da karşısına şans eseri bir astronom çıktığında ona doğal olarak "sen şimdi burçlardan falan anlarsın." der…



ve artık onların dediklerine o kadar alıştı ki bünye boşa gitmesin istedi…
biraz görüntü itibariyle de hafif falcı kıvamındaysanız tarot yıldızlar astronomi ve uzay çok çekici gelebiliyor. Ve eğlenmek içinde size araç çıkıyor.
Bizde bir kitap okuma çabası içindeyken gittiğimiz d&r da elimize geçen tarot kartlarını aldık ve eğlence o an başladı.
İlk alındığında sahibinden başka kimsenin ellememesi gereken.. mistik bir büyüyü içinde barındırdığını anlatan bir klavuzla başlıyor her şey önce...
gerçekten korktuk ve vizeler geçinceye kadar ellememeye karar verdik nolur nolmaz dimi yani
ama bir arkadaşımızın yakın arkadası misafir olarak geldiğinde pencerenin kenarında duran tarot kutusunu görene kadar …
Gözlerinden ışıltılar parladı "aa inanmıyorum sen astronomi okuyorsun dimiii mükemmel" tarzı cümlelerinden sonra ben "kristal kürem kırıldı yoksa tarot değil küreyle daha sağlam bakıyorum"tarzı yorumlar yaptım.
Biz ne kadar umursamasak da aradan biraz vakit geçince kızın gerçektende bunları ciddiye aldığı anlaşıldı ve onu boşa çıkarmamak için oda loşlaştırıldı mumlar yakıldı ….


Ve bu cümleler tarafımca sarf edildi…
tarottan gerçek beklenilmez, ama tarot gerçeği yaratabilir... the matrix'deki the oracle teyze gibi "sadece duymanız gereken şeyleri söyler" tarot.. bazen duymanız gereken şeyler gerçeğin ta kendisi olabilir elbette, ama bazen de sadece yol göstermek, size bazı şeyleri yaptırmak adına kartların size söylediği beyaz yalanlar.. tarot hayattaki en küçük şeylerin bile bir anlamı olduğunu, her adimin ileride olabilecek bir şeyi değiştirebileceğini bilir, ve duymanız gerekenleri buna Gore söyler. o yüzden "a bak dediği çıkmadı" gibi şeyler söylemek gayet yüzeyde kalan yorumlardır.
Kurban okadar inanmıştıki. Ne desem kabul görücekti ee birazda sıkma kabilyetimiz güçlü olduğundan. Kartlar yerleştirildi işlemler sadece sağ elle özenle gerçekleştirildi. Her kızın hayatıda biraz biraz aynı olduğundan . sen yengeç burcusun dedikten sonra olay koptu tesadüfen kızın durumların bir sürü sey söylendi bilindi en son geride ağlayan bir kız bırakıldı (biraz abartmış olabiliriz ama kaşındı)…
Diyceğim şu ki; ne kristal bir kürem ne de tarot yorumlaya bilicek mistik güçlerim var … elde olanlar yoğun matematik fizik ve astronomi dersleri … yani yıldızlar ay burçlar çekim bunlar yok henüz astronom olmaya çalışan bende…

9.7.10

ilk satırlar...

aslında bir konu var...
görkemli kapısını açmak için uzun süredir doğru kelimeleri aramama sebebiyet veren sonsuz evren.
moria madenlerine açılan kapının önündeki gandalf gibiyim, içeriye girmek için sürekli denemeler yapıyorum. ne yazsam açılmıyor o kapılar.
"tamam şimdi güzel oldu" dediğim bir yazı yazamıyorum.
yazdıktan bir saat sonra, dudaklarını büzüp "olmamışş" diyen yönetici gibiyim, daha çok kelime atmalı ve karmaşık konuları az kelimeyle anlatabilmeliyim. yazdıklarım anlaşılır olmalı ama basit olmamalı.

bakınca hatırlamak, düşününce hatırlamaktan daha hoş sanki.
bir şeyler karalayıp sonra hafızadan silmek, düşüncelerin içinden seçmekten daha heyecan verici.
geçmişe duyulan özleme nostalji demişler ama bu özlemi gidermeye isim bulamamışlar. giderilemediği için olsa gerek.
hayatı daha sakin ve her durakta zaman geçirerek yaşamalı gibi. yoksa sürekli varmaya çalıştığın son, genelde hayatın sonu oluyor.
tek başına kaldığında düşünebilme cesaretini göstermeli, düşünürken düşüncelerin altında ezilmeden, küçük sonuçlara vararak, gerçekten keyif alarak düşünülebilmeli.
tepkiler son ürün olmalı tüm ilişkilerde, tartışmalarda. önce düşünmeli biraz. sakin düşünmeli.
aşık olunmalı en önemlisi belki de. insana değil sadece, aşka, sevgiye, iyiye aşık olunmalı. mutluluğa aşık olunmalı.
filmlerdeki gibi içimizdeki iyiler de sürekli kazanmalı kötülere karşı. sevmeyi bilmeli. mutlu olmak öğrenmek yerine özümsemeli. dünyayı değiştirecek gücü hissedip, bırakmalı nasıl istiyorsa öyle dönsün diye. bazen dalga geçmeli umarsızca. sadece kırılamayacak olanı kırmalı. ve kesinlikle masum olmalı sonuna kadar.
sıkılıp yarısında çıkan insan evreninde, yazdıklarımın sonuna kadar okunmasını sağlamaya çalışmak imkansız bir uğraş gibi dursa da, yazmaya çalışmak bile büyük keyif.
bu sırada kuzey kutbuna ulaşmaya çalışan nansen'in kararlılığı var bu aralar üzerimde. neleri hayal edebileceğim hakkında hiçbir fikrim yok; tek bir kelimeden neler üretebileceğimi yazdıkça görüyorum

ilk yazı... aslında bir konu varr peki sonu?.. mutlu son olmaması için sebep?... yok