21.1.11

bugün

çok zaman önceydi... O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu. insanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı...

derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan. Bir parçasına dün dedi, diğer parcasına bugün, öteki
parçasına da yarın. Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu. Dünü düsünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı; ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı. Farkında olmadan rezil etti bu gününü. Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu.Bir türlü beceremedi. Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı. Bu günü eline yüzüne bulaştırdı... Mutsuz
oldu insan.

ve ne gariptir ki yarının telaşı da, dünün
pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.

ne yarın ne de dün!...

7.1.11

Aşk Hiç Bitermi?


Zor bir oyunu sürdürüyorum günlerdir. yine de kuralları belirlemem güzel. mesela aynı zamandayız ama sen beni görmüyorsun; yanyanayız ama sence değiliz. bir yalanın içindeyiz bence; çırpındıkça battığımız ama sence her şey gerçek.
mutluluk nedir bana anlatabilir misin mesela?
sabah erkenden kalkıp "bu uykusuz gözlerimi yerinden çıkarmak istiyorum" demek midir? iyinin yanında bulunmak mıdır? pencerenin kenarına oturup bütün gün sokağı seyretmek midir? bulutlardan garip şekiller çıkarmak mıdır? sinemaya gitmek midir mutluluk? aynaya bakıp "dünyanın en güzeli benim" demek midir?
güzellik nedir sence? göreceli bir kavram olduğu için bana tüm tanımlar eksik gelir mesela.
mesela sen... bu halinle güzel misin? gözün uzakları süpürürken ne kadar güzel olabilirsin ki?
yağmurdan güzel misin sence? ya da bir gökkuşağından? dönüp geçmişine baktığında, geçmişinden güzel misin? saçından,yüzünden veya gözünden bahsetmiyorum. -s-özünden bahsediyorum.
*****
"hayır" diyorum sonra.
iki kişilik olan bir kavrama sen ya da ben yeni isimler veremeyiz. "aşk bitti" diyerek bir kenara çıkıp oturamam. aşk yetersiz bir kavram hem.
"...bir aşk uçurum özlemidir
bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna..." diyor ahmet telli mesela.
bence aşk insanın yalnızlığından sıkılma halidir. oysa her şey paylaşılır da yalnızlık paylaşılmaz.
ben seninle haftalardır yaptığım gizli ve tek başıma kahvaltılarımı, bir fincan çayımı, sinemada yanımdaki boş koltuğu, günlerce bıkmadan dinlediğim şarkıları ve en önemlisi her dokunmamda ayrı bir heyecan hissettiğim kitaplarımı paylaşmak istedim sadece.
çıkmaz sandığım -ki çıkmazmış- sokaklarıma yeni bir yol olursun diye düşledim.
ne garip ki . söylediğiniz sözler, sorularınız, beklentileriniz, hepsi; hepsi yarım kalıyor.
pişmanlık duygusu kaplıyor herkesten kaçırmaya çalıştığınız gözlerinizi. oysa az önce çıkarmaya niyetlenmiştim gözlerimi.
sonra bir yağmur başlıyor. her şeyi unutmak için kendimi yıllardır aşındırdığım ama sonlandıramadığım yollara vuruyorum. tepeden tırnağa ıslanmanın da hiçbir şeyi çözümlemediğini anlıyorum.
kendimi yine evimin penceresinin önüne atıp karşı komşunun pencere önü çiçeğini seyrediyorum. tuhaf şekillere bürünüyor çiçek; bir ayrılık oluyor, bir sen.
yaşadıklarıma tarif arıyorum yine de...
"hiçbir şey olmamış gibi"nin rolünü iyi yaptığımı herkes bilir.
hiçbir şey olmamış gibi yapıyorum işte.
ama sözlerimin hiçbirini geri almıyorum. nasılsa yapılacak daha çok kahvaltı, içilecek çay, izlenecek film, dinlenecek şarkı ve okunacak yığınla kitap var. bunların hepsini yine -de- paylaşırım seninle.
...ama yalnızlığı paylaşmak vardı -ö.asaf'a inat-. avuçlarımda parmak izin, aklımda hep aynı şarkı, gözümde gökyüzü ve hayatımın bir anlamı olsun istedim.
gemileri yakmak vardı. ama yapamıyorum. biliyorum çünkü en son ben terk edeceğim için ilk ve son yanan da ben olacağım.
...
aşk bitti diye başladım ya...
sen bana bakma. bunun adına "aşk" demek yanlış. insan tek başına aşık olur mu hiç?
ayrıca "aşk hiç biter mi?"
******
- içimin sarı cumartesisi... söyle beni hiç mi sevmedin?